Edebiyat Tarihi

Dünyanın belli başlı ilk edebî eserleri, Gılgamış Destanı ile Hammurabi Kanunları'dır.  Milattan önce büyük uygarlıkların kurulduğu Mezopotamya ülkelerinde, büyük kitaplar bulunduğu, yapılan kazılardan meydana çıkmıştır. Sümer'de, Babil'de büyük ve çeşitli öğretici kitaplar bulunuyordu. Eski Mısır'da, Fravunlar çağında da edebiyata çok önem verilirdi. Yalnız, Eski Mısır'ın edebî eserlerinden pek azı günümüze kadar gelebilmiştir. Mısır'da hikâyeye çok önem veriliyordu. Hortlak hikâyelerinden an tatlı aşk hikâyelerine kadar hikâyenin her çeşidine rastlanıyordu. İlk edebiyat eserlerinin çoğunda dinî konular işlenmiştir. Mısır'ın en eski şiir örnekleri ise ehramlara yazılan ağıtlardır.

-Eski Yunan Edebiyatı: Eski Yunan edebiyatının bugünkü dünya edebiyatı üzerinde çok büyük etkileri olmuştur. Ünlü Grek şairi Omiros'un eserleri günümüze kadar ulaşmıştır. Yunanlılar piyes yazmakta çok ustaydılar.
Yunan şairlerin yazdıkları "tragedyalar" (trajediler) bugün bütün dünya sahnelerinde klasik eserler arasında sık sık oynanır.


-Eski Roma'da Edebiyat: Eski Yunan uygarlığının yerini alarak, Akdeniz uygarlığının önderi haline gelen Roma'da başlangıçta edebiyata çok önem verilmiyordu. Yunanistan'dan gelen tutsaklar, Romalı çocuklara Yunan edebiyatını öğretince Romalılar da edebiyata önem vermeye başladılar. Roma edebiyatı, Yunan edebiyatının etkisi altında kalmıştır. Böylece doğan Latin edebiyatı, daha sonra bütün dünya dillerini, edebiyatlarını etkilemiştir. 

-Ortaçağ'da Edebiyat: Roma Devleti ortadan kalktıktan sonra, Roma İmparatorluğu'nun yerini kilise aldı. Edebiyat da Roma Katolik Kilisesi mensuplarının hükmü altına girdi. Eski Yunan, Roma şairlerinin eserleri unutuldu, yerlerini dinî eserler aldı. Daha önceki çağlarda pek çok rağbet gören Lâtincenin yerine Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca geçti. Zamanla Latince konuşma dili olmaktan çıktı. Avrupa karanlık bir çağa girmişti. Yazılan eserler, savaş ve acıklı aşk destanlarıydı. İtalyan şairi Boccacio'nun "Decameron"u, İngiliz şairi Chaucer'in "Canterbury Masalları" gibi manzum masallar bu çağın en önemli edebiyat örnekleridir. Bu arada dinî konularda da birçok eser yazılıyordu. Dante'nin "İlâhi Komedya"sı da Ortaçağ'ın din konulu eserleri arasına girer.

-Rönesans'ta ve Reform'da Edebiyat: Dinin baskısından bıkam milletler, yeni bir uyanış dönemine girmeye başlamışlardı. Fransa, İtalya, İngiltere ve İspanya'da birçok değerli yazarlar ortaya çıktı. İtalya'da Petrarca, Fransa'da Montaigne, İngiltere'de Shakespeare, Francis Bacon, Thomas Marlowe bu çağın edebiyatında önemli yer tutan yazarların başlıcalarıdır.
Reform'u yaratanlar, insanın mutlaka bir şeye bağlanması gerektiğini düşünerek, mantık üzerinde önemle durdular. Dünyanın her yanında insanlar mantık yoluyla her zaman aynı sonuca varacaklardı. Mantığa boyun eğme, bütün toplumları bir arada tutacaktı.
Bu Eski Yunan ve Roma eserleri yeniden rağbet görmeye başladı. İngiltere'de Bacon, Hobbes, Locke, Newton mantık çağının öncü yazarları arasına katıldılar. İngiltere'de John Milton, Fransa'da Voltaire mantık çağının şiirini temsil ettiler. Ayrıca İngiliz yazarlarından Dryden, Pope, Swift de bu çağ edebiyatına önemli eserler kazandırdılar. 

-Romantizm Çağı: Her sorunun karşılığını mantık yolu ile bulmaya çalışan insanlar, duygu ve doğal davranışlar konusunda bir şey düşünemez olmuşlardı. Duyunun gerçekle bir ilgili bulunabileceğine inanmıyorlardı. Aşk, nefret, korku gibi duyguların varlığına da onları inandırabilmek güçtü. Mantık çağı, insanlara düşünmesini öğretmişti ama edebiyatı tek kalıba sokmuş, yapmacıklaştırmıştı. 
Mantıkçılar aleyhine kıpırdanmalar ilk önce Almanya'da başladı. Bu akım, daha sonra Fransa'ya geçti; zamanla dünyanın her yanındaki yazarlar, daha çok duygulara hitap eden eserler yazmaya başladılar. Yapmacık her şey ağır yergiye uğruyordu. İnsanlar, her şeye rağmen biraz da duygularına önem vermeliydiler. Böylece romantizm çağı başladı. 
Romantik yazarlar aynı zamanda tabiata da âşıktılar. Eserlerinde tabiat sevgisinin etkileri kolayca görülüyordu. Fransa'da Jean-Jacques Rousseau, Lamartine; İngiltere'de Robert Burns, Wordsorth, Shelley, Byron, Keats; Almaya'da Goethe gibi yazar ve şairler, eserlerinde gerçeğin çirkinliğinden, hayalin güzelliğinden söz ediyorlardı. Romantik yazarlar hayatın güzelliği, iyiliği konularını biraz aşırı işlemişlerdir. Tabiat tasvirlerinde, aşk hikâyelerinde romantizmin aşırı gidişi zamanla hoşnutsuzluk yarattı. İngiliz romancı Charles Dickens gibi yazarlar, fakir halkın dertleriyle ilgilenip eserlerinde bunları belirtmeye başladılar. Artık duygu, hayal çağı kapanmış, gerçeklik çağı başlamıştı. 

-Bugünkü Edebiyat: Günümüz edebiyatında gerçeklik başta geliyor. Yeni bilimsel buluşlar, edebiyatta gerçekçiliğin ilerlemesini sağlamıştır. Bugün dünyamız müspet ilimlere daha çok önem veren bir çağda olduğu için geçmiş yüzyılların hayale dayanan romantik eserlerine pek yer verilmiyor.
Gerçekçiler için edebiyatın en uygun kolları roman ve piyesti. Gerçekçi edebiyatın öncüleri arasında Fransız romancısı Emile Zola, Rus yazarlarından Dostoyevski ile Tolstoy, Norveçli yazar Ibsen, İngiliz şairi Bernard Shaw başta gelir. Hemingway, Steinbeck, E. Caldwell 20. yüzyılın en ünlü gerçekçi yazarlarıdır. Bizim kendi edebiyatımızda da güçlü gerçekçi yazarlar yetişmiştir. Türk edebiyatı ile ilgili bir konuda bunlara da değinmeye çalışacağım... 
Şiir de romanla piyesi etkileyen ögelerin etkisinde kalarak gerçekçiliğe doğru yöneldi. Günümüzün şairi artık eskisi gibi vezin, kafiye kuralları arasında bunalmıyor; içinden geleni, içinden geldiği biçimde yazıyor. Günümüzün gerçekçi şairleri arasında İngiliz T.S. Eliot, Amerikalı Walt Whitman, Carl Sandburg, Amy Lowell'ı sayabiliriz. 


Yorum Gönder

0 Yorumlar